21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nü kutlayan BTB Başkanı Gündüzalp, “Endüstriyel tarım yerine küçük üreticinin öz gücü olan kooperatifçiliği güçlendirmeliyiz. Kooperatiflerin varlığı, geleceğimizin teminatıdır.” dedi.
Türkiye’de kooperatifçiliğin istenilen seviyede olmadığını vurgulayan Burdur Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp, “Birlikte yaşam kültürünü, birlikte üretme ve kazanma kültürüne çevirmek isteyen küçük üretici ve aile işletmelerinin, özellikle tarımsal ve kırsal kalkınmada örgütlü gücü olan kooperatiflerimizin varlığı, geleceğimizin teminatıdır. Anadolu’da yüzyıllardır birlikte hareket etmeyi ilke edinen, sorunları imece usulü ile çözen milletimizin, en temel çağdaş kalkınma yöntemi olan kooperatifler, sermayenin tekelleşmesine ve gelir dağılımındaki eşitsizliğe karşı toplumsal büyümenin güvencesidir. O yüzden endüstriyel tarım yerine üreticinin öz gücü olan kooperatifleri güçlendirmeliyiz.” diyerek, 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nü kutladı.
Açıklamasında, 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nün tarihiyle ilgili hatırlatmalarda bulunan BTB Yönetim Kurulu Başkanı Gündüzalp, “Bireylerin, ekonomik, mesleki, tarımsal ve toplumsal sorunlarına kalıcı çözümler geliştiren, kalkınmayı ise başlıca hedefleri arasında tutan kooperatifler, dünya tarihinde ilk kez 21 Aralık 1984’te İngiltere’de, Anadolu’da ise ilk kez Osmanlı Dönemi’nde “Memleket Sandığı” adı ile 1863 yılında kurulmuştur. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti ile kooperatifçilik Anadolu’da önemli bir ivme kazanmış ve Atatürk’ün de ortakları arasında yer aldığı Tarım Kredi Kooperatifi, ilk kez Silifke’de kurulmuştur. Ayrıca Atatürk, 1920 Yılından ebediyete intikaline kadar gittiği her yerde yaptığı konuşmalarda, kooperatifçiliğin önemine vurgu yaparak, halkı bu konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır.” dedi.
Anadolu’da kooperatifçiliğin temeli ahiliktir
Kooperatifçiliğin, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın en temel kuvvetlerinden birisi olduğunu vurgulayan Başkan Gündüzalp, “1844’te İngiltere’de ortaya çıkmış olsa da, Anadolu’da yüz yıllardır birlikte hareket etmeyi ilke edinen, sorunları imece usulüyle çözen, gelişimi ahilikle sağlayan milletimizin, en temel kalkınma yöntemi olmuştur. Birlikte yaşam kültürünü, birlikte üretme ve kazanma kültürüne dönüştüren kooperatifler, aracılık ve tefeciliğe karşı hem üreticinin hem tüketicinin önemli bir korunma kalkanıdır. Gerek kırsalda
gerekse şehirlerdeki vatandaşlarımızın, kooperatifler aracılığıyla örgütlü hareket etmeleri, toplumsal büyümeye ve bireysel refah seviyelerinin artmasına olduğu kadar, sorunların çözümüne de hizmet etmektedir.” dedi.
Daha örgütlü bir kooperatifçilik
Özellikle tarımsal üretimde kooperatifçiliğin, sorunlarından arındırılmış bir şekilde varlığının korunması ve daha işlevli hale getirilmesi gerektiğini paylaşan Gündüzalp, “Ülkemizde özellikle tarımsal ve kırsal kalkınma amacıyla kurulan kooperatiflerimizin başlıca sorunu hem yerelde hem merkezde dağınık yapısıdır. Bugün Fransa’da ortalama 24 Bin Kooperatifin 25 Milyon ortağı, Almanya’da 7 Bin 500 Kooperatifin 20 Milyon ortağı varken, Türkiye’de 85 Bin Kooperatifin 8 Milyon ortağı vardır. Bu da kooperatiflerimizin sadeleştirilip, daha nitelikli ve piyasada söz sahibi konumda olması gerektiğini göstermektedir. Kooperatiflerimizin daha örgütlü bir yapıda olması, gücünü artırmasını sağlayacaktır. Yıllardır çeşitli düzenlemelerle olumlu adımlar atılmış ve kooperatifçilik ülkemizde geliştirilmeye çalışılsa da sürdürülebilir, etkin, kararlı ve dengeli bir ulusal kooperatifçilik politikasına ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Evrensel kooperatifçilik ilkeleri doğrultusunda adımlar atılarak sorunların üzerine gidilmelidir.” dedi.
Kooperatiflerin üretimdeki gücü artırılmalı
Açıklamalarında sıkça bahsettiği gençlerin tarım ve hayvancılıktan uzaklaştığı yönündeki görüşlerini hatırlatan Gündüzalp, “Gençlerimiz sıkça bahsettiğimiz tüketim ihtiyaçları, kırsal yaşam alanlarının zorluğu, eğitim ve sağlık ihtiyaçlarının yetersizliği gibi sebeplerle şehirlere göçüyor, üretim gün geçtikçe yavaşlıyor ve kırsal nüfus yaşlanıyor. Ama yaşamın sürdürülebilirliği için tarımsal üretime devam etmemiz şarttır. Bu noktada kooperatiflerimize çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Endüstriyel tarımın ve sektörde tekelleşmenin karşısında, kooperatiflerimiz üretimi sürdürebilmeli, bunun için de desteklenmelidir. Kısıtlı imkanlarla üretimini sürdüren vatandaşlarımızın öz gücü ve güvencesi olan kooperatiflerin, finans ve diğer problemlerinin hızla ortadan kaldırılması gerekmektedir. Dünyada gelişen kooperatifler yeterli sermaye desteği sağlandığı için yatırım yapabilmekte ve büyüyebilmektedir. Türkiye’de zaten az kaynağıyla kooperatiflere finansman katılım desteği ve kredisi sağlanarak, sermayelerini artırıp yatırım imkanı sağlanmalıdır. Finansman yetersizliğinin yanısıra, eğitim ve bilgi, kooperatifler arası iş birliği gibi sorunlar çözülmeli, sonrasında ise kooperatiflerin ayakta kalmasını ve üretimde katılımının artması için gerekli pazar, markalaşma, devlet-kooperatif-üretici iş birliği güçlendirilmelidir. Örneğin, tarım arazilerimizin yabancılara satışının engellenmesi, devlet desteğiyle kooperatifler tarafından satın alınması ve üretimin güvenilir ellerde devam etmesi, üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur.” dedi.